anne ve bebek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
anne ve bebek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Kasım 2012 Salı

Bebeğinizin Cildi İçin


                                                                                                        Bebeğinizin Cilt Bakımı

Yeni doğmuş bebeğinizin cildi esnek ve yumuşak görünür ama aynı zamanda çok hassastır ve özel ilgi ister. Bebeğinizin cildine bakım yapmak (günlük temizliğinin ya da bebek masajının bir parçası olarak) her ikiniz için de faydalı olacaktır.

Bebeğinizin cildi epeyce narindir ve bir çocuğun ya da yetişkininkinden farklı olarak kolayca zarar görebilir. Kurumaya ve tahriş olmaya
eğilimlidir.

Ayrıca gözenekleri henüz etkili bir biçimde çalışmadığından, kolayca sivilcelerinden  Bunlar bebeğinizin güzelliğini bozmakla birlikte, çoğunlukla zararsız olup tedavi gerektirmezler.
Bebeğinizin cildinde görülebilecekler

Birçok yeni doğmuş bebeğin ilk günlerde veya haftalarda sivilceleri veya döküntüleri vardır.

Milia (Yeni doğan egzaması): Bunlar, genellikle yüzde, özellikle burun ve çenede görülen minik, beyaz sivilcelerdir. Kaşıntılı olmadıklarından bebeğinizi rahatsız etmezler. Ter bezlerinin gelişimlerini tam olarak tamamlamamaları sonucu oluşurlar. Zaman içinde kaybolurlar ve tedavi gerektirmezler.

İsilik: Eğer bebeğinizin cildi çok fazla ısınırsa, yüzünde ve vücudunun üst kısmında küçük kırmızı lekeler çıkabilir. Odanın sıcaklığını kontrol edin ve bebeğinizin üzerine çok fazla battaniye örtmediğiniz den emin olun.

Yeni doğan ürtikeri (Kurdeşen): Bebeğinizin vücudunun çeşitli yerlerinde görülen, ortalarında beyaz uçları olan kırmızı döküntüleridir  Bunlar da, zaman içinde tedavi gerektirmeksizin geçmelerine rağmen, bazen daha ciddi sivilcelerle karıştırıla bilirler. Bu yüzden bunları doktorunuza ya da bir sağlık uzmanına gösterin.

Soyulma: İlk günlerde, bebeğinizin cildinin -özellikle de avuç içleri, ayak tabanları ve ayak bileklerinin- hafifçe soyulduğunu görebilirsiniz. Bu gayet normaldir. Özellikle de bebeğiniz biraz geç doğduysa. Birkaç gün içinde bu soyulmalar da yok olacaktır.

Konak: İki haftalıktan bir yaşa kadar bazı bebeklerin kafa derilerinde minik
Ona bakmak ve bağlanmak

Bebeğinizin cildinin bakımını yapmak, ikinize de birbirinize dokunmanın keyfini yaşatacak ve birbirinizle derin duygusal bağlar kurmanıza
yardımcı olacaktır.

Kabukçuklar oluşur. Bunlar kaşlara ve kulak arkalarına da yayılabilirler. Geceleri az bir miktar bebek yağıyla cildine masaj yapmanız kabukları yumuşatacaktır. Ertesi sabah
bebeğinizin saçını, yumuşak bir bebek şampuanıyla yıkamanız, kabukların büyük bir kısmının ortadan kaybolmasını sağlar.

♦ Bez bölgesinde pişik: İdrardaki amonyak veya diğer kimyasalların bebeğinizin cildini tahriş etmeleri sonucu oluşur. Hassasiyet gözlediğiniz andan itibaren, poposunu ince bir koruyucu krem tabakasıyla kapladığınız dan emin olun

♦ Cilt kuruması: Bebeğinizin cildinin çok fazla kurumasını önlemek için ev ortamınızdaki nemin ve sıcaklığın çok az ya da fazla olup olmadığından emin olun ve dışarı çıktığınız zaman bebeğinizi rüzgardan koruyun. Eğer cildi çok fazla kuruyorsa, o zaman özel olarak üretilmiş nemlendirici kremleri Devamını Okuyun »

Yani Doğan Bebekle İlgili Bazı Bilgiler


YENİ DOĞAN BEBEĞİN BANYOSU NASIL YAPTIRILIR

Yeni doğan bir bebeği yıkamak ilk başlarda karmaşık gelebilir. Eğer yanınızda tecrübeli biri varsa, bebeğin ilk temizliğini ve banyosunu bu kişiyle birlikte yapmanız size tecrübe ve güven kazandıracaktır.

Yeni doğmuş bebeğinizi karnı çok aç veya çok tok değilken banyo yaptırabilirsiniz. Banyo bebeğinizin rahatlamasına ve gevşemesine yardımcı olur. Halk arasında bilindiği gibi banyonun bebeğin gelişmesine bir katkısı yoktur. Sadece sağlıklı bir bebeğin temizliğe ihtiyacı vardır.

Başlangıçta birkaç gün arayla yaptırdığınız banyo bebeğinizin suya yavaş yavaş alışmasını sağlar. Bebeğinizin göbek bağı düştükten sonra küvet banyosunu rahatlıkla yaptırabilirsiniz. Bebeğinizi canını acıtmadan, onunla konuşarak, suyun sıcaklığını iyi ayarlayarak banyo yaptırmayı başarabilirseniz, bu olay hem sizin için hem de bebeğiniz için oldukça keyifli bir hal alacaktır. Çoğu bebek suyu sever fakat bazıları bizlerin yaptığı hatalar yüzünden suyun içine girdiğinde avazı çıktığı kadar bağırabilir. Eğer bebeğiniz banyo yapmayı seviyorsa, üşüteceğinden de korkmuyorsanız onu her gün banyo yaptırabilirsiniz. Yoksa haftada 2-3 gün banyo yapması yeterlidir. Derisi kuru olan ve deri çatlaklarına eğilimi olan bebekleri her gün banyo yaptırmamak gerekir.

BANYO YAPTIRIRKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN KURALLAR


  •  Yeni doğan bebekler küçük bir küvette veya leğende yıkanmalıdır.
  •  Bebeğinizin banyosunu yaptırırken stressiz olduğunuz bir zaman seçilmelidir.
  •  Banyo yaptıracağınız yerin sıcaklığı 23-25 derece arasında olmalıdır.
  •  Banyoyu ısıtmanız mümkün değilse, taşınabilir küveti ya da leğeni evinizin en uygun köşesine götürüp, bebeğinizi orada yıkamalısınız.
  •  Bebeğinizi yıkamaya başlamadan önce küvetine ya da leğenine su doldurup, suyun sıcaklığını dirseğinizle kontrol edin. Dirseğiniz sıcaklığa dayanabiliyorsa bebeğinizin yıkanacağı suyun hazır olduğunu gösterir.
  •  Bebeğinizi yıkarken onunla konuşun, gülümseyin. Banyoyu sevip sevmemesi size bağlıdır. Kollarını ve bacaklarını çırpmasına izin verin. Ağzına ve burnuna su kaçırmamaya özen gösterin.
  •  Bebeğinizi banyoda çok uzun süre tutmayın. Küçük bebekler vücut ısılarını ayarlayamadıkları için hemen üşütebilir. 3 ile 5 dakika arasında bebeğinizi banyodan çıkarmaya dikkat edin.
  •  Banyo suyunun sıcaklığı yaklaşık 37 derece olmalıdır.
  •  Bebeği huylandır mamak için önce vücudu, sonra başı yıkanabilir.
  •  İlk haftalarda bebekler derilerindeki doğal yağa ihtiyaç duydukları için vücutlarını yıkarken sabun kullanmayın. Yaklaşık 1 ay sonra sabun kullanmaya başlayabilirsiniz.
  •  Yeni doğan bebeklerin vücudu kaygan olduğu için düşürmemeye dikkat edin. Fakat çok fazla titizlenmeye gerek olmadığını da hatırlatmak gerekir. Çünkü bebekler çok hassas oldukları gibi, travmalara büyüklerden daha dayanıklıdırlar.
  •  Sık banyo yapmak bebeğin iklim şartlarına uyum sağlamasını kolaylaştırır. Seyrek banyo yapan çocuklar, daha fazla terleyip, daha sık hasta olurlar.
  •  Unutmayın ki bebeğinizi ne şekilde banyo yaptıracağınız konusunda zamanla tecrübelerinizle birlikte teknikler geliştireceksiniz. Size en rahat ve en uygun olan bir şekilde bebeğinizi yıkayacaksınız. Bunun için bir kural yoktur. Sadece yukarıda yazılı olan püf noktalarına dikkat etmek gerekir.


BEBEĞİNİZİ YIKARKEN ALINMASI GEREKEN GÜVENLİK ÖNLEMLERİ

  •  Büyüklerin küvetinde banyo yaptırıyorsanız, kaymaması için lastik minder koymayı asla ihmal etmeyin.
  •  Küvetin suyunu ayarlarken bebeğiniz küvette olduğu halde kaynar suyu açmayın, ayrı bir yerde suyu ılıklaştırın.
  •  Bebeğinizi banyoda 1 saniye bile olsa yalnız bırakmayın. Telefon veya kapı çalarsa cevap vermeyin.



BEBEĞİN TIRNAKLARI NE ZAMAN KESİLMELİDİR?

Hareketleri oldukça hızlı olan bebeklerin tırnaklarını kesmek ustalık isteyen bir iştir. Yeni doğmuş bebeğinizin tırnakları uzunsa hemen kesilmelidir. Tırnak kesmenin bebeğiniz için hiçbir sakıncası yoktur. Sadece çok dikkatli hareket etmek gerekir.

Bebeğinizi yıkadıktan sonra, tırnakları yumuşadığında kesmek daha kolaydır. Bu işlemi yaparken etini kesmekten korkuyorsanız, bebeğinizin uyuduğunda tırnaklarını kesmeyi deneyin. Özellikle de yarı uyur ya da tam uyur pozisyondayken tırnak kesmeye başlarsanız, daha başarılı olursunuz.
Yuvarlak uçlu, bebekler için özel yapılmış küçük tırnak makasları kullanmak gerekir. El tırnakları yuvarlak, ayak tırnakları düz kesilmelidir.

YENİ DOĞAN BEBEKLER NASIL GİYDİRİLMELİ?

Bebeğinizin bulunduğu odanın sıcaklığı 24-25 derece olmalıdır. Yeni doğan bebekler ilk günlerde kilo kaybettikleri için üşümeye biraz daha meyilli olabilirler. 5 ve 6. aylarda bebeklerde kansızlık görülebilir. Penye bir badi, tulum, üzerine bir yelek, süveter ya da ince bir hırka giydirmek çoğu zaman yeterlidir.

Uyurken üzerine bir battaniye örtülebilir. 24-25 derecelik bir oda sıcaklığında bebeği sarıp sarmalamak ona rahatsızlık vererek, terletir. Yaz aylarında doğan bebekler çıplak olabilirler fakat ayaklarını ve ellerini sıcak tutmak çok önemlidir.

BEBEKLER NEDEN BAŞLARINDAN FAZLA ISI KAYBEDER?

Yetişkinlerde baş 10/7 oranında, bebeklerde ise ¼ oranındadır. Yani bebeklerin başı vücutlarına göre daha büyüktür. Vücudu sarıp sarmalarken, kafa her zaman dışarıda kalır.

Bu durum, yüzeysel olarak kafanın daha büyük ve açıkta olmasıyla ilgili bir şeydir. Kafanın dokusundan kaynaklanan bir problem yoktur. Bir şapka giydirilirse sorun ortadan kalkar.

5 Kasım 2012 Pazartesi

Doğum Çantasında Mutlaka Olması Gerekenler


Merhaba,

Hamileliğinizin son dönemlerine yaklaşırken evinizin kolay ulaşılabileceği bir köşesinde hazır olarak bulundurmanız gereken çok önemli bir çanta içeriğini sizlerle paylaşıyorum.

Doğum çantasına neler koymalıyım ya da doğuma giderken hastane çantamda neler olmalı? Bu oldukça önemli bir konudur. İşte size bu konuda bilinmesi gerekenler ve öneriler…

Anne adayı hastane çantasını hazırlarken doğum yapacağı mevsime  göre giysi koymalıdır. Ayrıca doğum yapacağı hastane ile konuşarak bilgi almalı, anne ve bebek için verecekleri malzeme ve gereçleri öğrenmelidir. Böylece anne adayı çantasını gereksiz eşyalarla doldurmuş olmaz (ki genelde tıkabasa doldurulur). Doğum çantanız ihtiyacınız olan her şeyin elinizin altında olmasını sağlayacağından anne adayları için çok önemlidir. Erken doğum ihtimalini de göz önünde bulundurarak normal doğum takvimine birkaç ay kala hazır olması çok iyi olacaktır. Anne adayı bu çanta sayesinde kendisini daha rahat hissedecek ve psikolojik dayanıklılığı artacaktır.

Doğum Çantasına  Anne Adayı İçin Konulması Gerekenler :


  • Hamilelik ve doğum takip kartınız ve doktor kontrollerinizin bulunduğu dosyanız, son yaptırdığınız kan ve idrar tahlilleriniz, sigorta kartınız, sağlık karneniz.
  • Yakınlarınızın telefon numaraları
  • Nakit para
  • 3 adet önden açılan gecelik
  • 1 adet sabahlık
  • Deodorant, diş macunu ve fırçası, tarak, şampuan, sabun, ıslak temizleme mendilleri, kulak pamuğu vb kişisel eşyalarınız
  • Saçlarınızı rahatça toplayabileceğiniz toka ya da bant, kırmızı taç 
  • 3-4 adet özellikle önden kopcalı emzirme sütyeni ve pedleri
  • Meme uçları için krem, göğüs kalkanı
  • Göğüs pompası (özellikle meme başı olmayan hanımlar için)
  • İhtiyacı kadar pamuklu ve tek kullanımlık iç çamaşırları
  • 1 paket hijyenik kadın pedi
  • 1-2 adet atlet
  • Kağıt peçete ve havlu
  • Eve dönerken giyebileceğiniz rahat kıyafetler
  • Ayağınızı sıcak tutacak kalın çoraplar
  • İçinde rahat ettiğiniz kolay giyilebilen alçak topuklu, kaymayan bir çift terlik
  • Sizi dinlendirip rahatlatacak sevdiğiniz kitap, dergi, mp3 çalar, teyp, radyo, cd vb.
  • Hastaneye giderken yolda rahat etmenizi sağlayacak yastık

Doğum Çantasına  Bebeğiniz İçin Konulması Gerekenler :


  • 2 tane badi (Mevsime göre kısa veya uzun kollu)
  • 2 tane tulum
  • 2 tane çorap
  • 2 tane ağız mendili
  • 2 tane pijama altı
  • 2 tane şapka ve eldiven
  • 2 takım kıyafet (zıbın takımı, pijama takımı, patiği, başlığı vs)
  • Yelek ve hırka
  • Battaniye
  • 3–4 tane bebek bezi
  • Araba koltuğu/ana kucağı veya portbebe
  • Havlu, ıslak mendil
  • 2 tane önlük
  • 2 tane yelek
  • Bebe şampuanı
  • Saç Fırçası
  • Kirli çamaşır torbası
  • Bebek yatağı için çarşaf

Çalışan Anneler İçin Faydalı Bilgiler


Çalışan annelerin ortak sıkıntılarından biri de çocuklarının beslenmesidir.  Çalışan anneler bebeklerine yeterince zaman ayıramadıklarını üzüntüsünü akşam eve gidinceye kadar içlerinde taşır.

Çalışan anne, bütün gün bebeğinden ayrı kalmanın vicdan azabıyla, çocuğuna bazı konularda özellikle de beslenme konusunda oldukça ısrarlı ve stresli davranabiliyor. Gün boyu aile büyükleri ya da bakıcısı tarafından bakımıyla ilgilenilen bebek ise, annesi eve gelince kendini bir yemek savaşının ortasında bulabiliyor.

Eğer çocuğa zorla yemek yedirmeye çalışırsanız bunun kaçınılmaz sonucuna hazırlıklı olmalısınız.

Unutmayın ki “Her zaman bebek kazanır“…

Bebek beslenmesinde en sık yapılan üç hata ise şunlardır:

- Bebek tombul olmalı
- Son lokmaya kadar yemeli
- Sık sık yemeli

Biz biliyoruz ki “Tüm anneler (özellikle de Türk anneler) tombul, gürbüz bebeklere sahip olmak ister. Birbirleriyle de en çok bebeklerinin yemediği, az yediği, iştahsız olduğu üzerine konuşurlar. Özellikle de çalışan anneler eve geldiklerinde bebeklerinin yemek yemesi konusunda ısrarcı davranıp, sürekli olarak yemesiyle uğraşmaktadır. Tüm bunların sonunda da bebekler ya da çocuklar doktora götürülüp, ‘çocuğum kusmaya başladı’ denir”.

Suçluluk duygusu ile karışık sofrada yaşanan bu problemleri, birkaç çözüm önerisi ve bazı pratik püf noktalarını bilerek aşabilirsiniz. Vereceğimiz bilgilerin hepsi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı sayın Dr. Sibel Kılıçaslan tarafından kontrol edilmiş ve onaylanmıştır. İçiniz rahat olsun

Bebek için en iyisi tabi ki “Anne Sütü”:
En baştan başlayalım. Hepimizin de bildiği gibi bebekler için en ideal ve sağlıklı besin anne sütüdür. Doğumdan sonra ilk altı ay boyunca anne sütü bebeğin bütün besinsel ihtiyaçlarını karşılar. Bu nedenle ilk altı ay bebeğe sadece anne sütü verilmelidir. İş yerlerinden bu süre boyunca uzak kalamayacak anneler, pompa kullanarak bebeklerinin onlar evde yokken de sağlıklı beslenmesini sağlayabilirler.

Peki sağılmış anne sütü ne kadar süreyle saklanabilir?
Bu, sütün hangi koşulda saklandığına bağlıdır. Anne sütü; oda sıcaklığında 4-6 saat, buzdolabının alt kısmında 24 saat, derin dondurucuda ise 6 ay güvenle saklanabilir. Bu süreden sonra mutlaka dökülmeli ve bebek için yenisi sağıl malıdır  Bu arada bir hatırlatma, sütü sakladığınız biberonun ucunda emziği olmadan, biberonun özel kapağı ile kapatarak dolaba koymalısınız.

Donmuş süt nasıl eritilir ve ısıtılır?
Donmuş süt öncelikle buzdolabının alt kısmına alınır. Burada buzları eridikten sonra oda ısısına konup 1 saat kadar bekletilir. Ardından sıcak su dolu kapta bekletilerek, bebeğin içebileceği ısıya gelmesi sağlanır.
Önemli Not: Anne sütü ve yemek derin dondurucudan alındıktan sonra asla direk sıcak suya oturtulmaz, proteinler denatüre olur yani çoğunluğu parçalara ayrılır ve etkinliğini yitirir.

ÇALIŞAN ANNENİN İŞTAHSIZ ÇOCUĞU !
Her evde zaman zaman görülen bir sorun olsa da, çocukların iştahsızlığı çalışan anneler için büyük bir sorun olabilir. Bütün gün boyunca annesinden ayrı kalan çocuk, özlemini gidermek için yemek yemeği unutabilir. Bu durumda ilk yapılması gereken iştahsızlığın nedeninin öğrenilmesidir. Çocuğunuzla ilgilenen kişiden çocuğun gün boyunca tükettiği besinlerin miktarlarını ve çeşitlerini not etmesini ve yemek yerken sergilediği davranışları gözlemlemesini isteyin. Elde edeceğiniz bilgiler size sorunun ne olduğuna dair ipuçları verecektir. Gün boyu abur-cubur tüketen, ayaküstü atıştıran, yemeklerden önce şekerli besinler tüketen çocuklar genelde iştahsız olur. Eve geldikten sonra çocuğa önce yemek vermek yerine önce biraz oyun oynamayı onu sakinleştirecek faaliyetler bulmayı deneyin. Siz yemek hazırlarken yanınızda şarkı söyleyebilir, resim yapabilir hatta size yardım bile edebilir. Mesela izin verin salatayı “salata kurutma kabında” o kurutsun. Bu işi birlikte yaparsanız hem kapağın açılıp salatanın etrafa saçılmasını engeller hem de onunla temasta bulunarak onu rahatlatabilirsiniz.

Önce siz doğru beslenin!
Çocukların ilk rol modellerinin sizler olduğunu unutmamalısınız. Çocuklar özellikle beslenme konusunda aile bireylerini örnek alır. Hiç sebze yemeyen, ayaküstü atıştıran ve düzenli beslenmeyen biri iseniz, çocuğunuzdan beslenme konusunda harikalar yaratmasını bekleyemezsiniz. Gün boyunca sizden uzakta kaldığı için akşamları sizi çok dikkatli gözlemleyecek ve yaptıklarınızı yapmaya çalışacak olan çocuğunuzun sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazanmasını istiyorsanız, başta siz ona örnek olun.

Aile sofraları çalışan anneler için daha önemlidir!
Aile sofraları, tüm gün ailesinden uzak kalan çocukların, aile özlemlerini gidermesi, onlarla sohbet etme imkânı yakalaması ve doğru beslenme alışkanlıkları kazanması açısından son derece önemlidir. Akşam yemeklerinin saatlerinin belli olması ve bütün aile bireyleri ile sofrada yemek yenmesi gerekir. Aile sofraları ile ilgili diğer önemli nokta ise, sofrada tartışmamaya dikkat edilmesidir. Çocukla sofrada yemek ile ilgili yapılacak tartışmalar, onu daha fazla yemeye zorlama ya da başka çocuklarla kıyaslama hem yemeğe, hem de size karşı direnç oluşturmasına neden olur.

Sofraya olan ilgisini çekin…
Akşam eve geldiğinizde çocuğunuzun bütün ilgisi size kayıyor ve yemek ile ilgilenmiyorsa sofraya olan ilgisini çekmeye çalışın. Çocuklar için üretilmiş çatal ve kaşıklar, süslü kağıt peçeteler kullanın. Yemekleri tabağa ilgisini çekecek şekilde yerleştirin. Örneğin meyvelerden bir bebek yapın.

Yemeğin ödül olmadığını unutmayın…
Beslenme, bir ödül değil yaşamımızı devam ettirmemiz için gerekli olan ve hayat kalitemizi etkileyen bir olgudur. Çalışan annelerin çocuklarının beslenmesi ile ilgili en sık yaptığı hata beslenmede ödüllendirmeye gitmek ya da besini ödül olarak görmektir. Çocuğundan uzak kalmanın kimi zaman yarattığı endişe ve suçluluk duygusu annelerin çocuklarına sürekli yiyecek bir şeyler satın almasına veya onları restoranlara götürmeleri ile sonuçlanabilir.
Fakat bu çeşit bir beslenme tarzı çocuğun sağlıksız kilo almasına ve yanlış beslenme alışkanlıkları kazanmasına neden olur. Unutmayın ki, çocuğunuzu mutlu eden en büyük boy cips, en büyük boy menü veya en gösterişli çikolata değil, sizinle kaliteli zaman geçirmesidir.

Mutfağa yeteri kadar vakit ayıramıyorsanız…
Çalışan annelerin bir sorunu da iş yaşamında yaşadığı yoğunluk nedeni ile mutfaklarına yeteri kadar ilgi gösterememeleridir. Fakat işe yarar bir mutfak planı bu sorunu ortadan kaldırır.

Alışveriş listenizi mutfakta göz önünde bir yere asın. Yemek hazırlarken biten ve almanız gereken her ürünü üzerine not edin.
Alışveriş sırasında bir daha ki alışveriş zamanınıza kadar yetecek miktarda ürün satın almaya özen gösterin.
Alışveriş sırasında olası acil durumlar için kullanabileceğiniz donmuş sebze ve balıklardan alın.
Hafta sonu, haftanın ilk günleri için yetecek miktarda yemek yapın. Yemek ısıtmak için ise tüketilecek kadar miktarda alıp, geri kalanını dolaptan çıkarmayın. Bu şekilde yemeği hiç ısıtmadan 2 gün muhafaza edebilecekken, ısıtılmış yemeği 24 saat içinde dökmeniz gerekir.
İşten geç çıktığınızda ve yemek yapmak için süreniz sınırlı olduğunda ızgara et, salata, ayran ve ekmekten oluşan hafif ve hızlı bir menüden yardım alın.
Yemek yapmak için çok geç kaldığınızda menemen, ayran ve ekmekten oluşan bir menü kurtarıcınız olacaktır.
Çocukların ve sizin haftada 2–3 kez balık tüketmesi gerekir. Evde balık yapma şansınız yoksa yemek yapmaya vaktiniz kalmadığı günlerde ailecek dışarıda ızgara balık yemeye gidebilirsiniz ya da sipariş edebilirsiniz. Şimdilerde dondurulmuş balıklar da çocuklar ve aileler tarafından oldukça sık tercih ediliyor. Eğer vaktiniz yoksa bu tip ürünleri rahatlıkla tüketebilirsiniz. Hem çabuk ve hem de çocuklar için oldukça sağlıklı bir öğün olacaktır.
Çocuk henüz aile mutfağındaki yemekleri tüketme yaşına gelmemişse; hafta sonu ona 1 hafta yetecek kadar yemek pişirebilir, kaynatılmış ve iyi kurulanmış kapaklı küçük cam kavanozlara (tek seferde tüketebileceği kadar) doldurup, yemekler soğuduktan sonra derin dondurucuda muhafaza edebilirsiniz. Sabah ilk iş olarak (siz ya da bebekle ilgilenen kişi) dondurucudan 1 adet kavanozu buzdolabının alt rafına koyarak yemeğin sağlıklı bir şekilde eriyip ısıtılmaya hazır hale gelmesini sağlayabilirsiniz.

Emzirme Dönemi


Anne sütü; zamanında doğan, metal depoları anneden yeterli oranda alan her yeni doğan bebeğin normal gelişmesine yetecek besin ögeleri gereksinmesinin tümünü karşılayan, ilk 6 ay tek başına yeterli olan yeni doğan ve süt çocukları için en uygun, doğal bir besindir. Bu nedenle emzirme döneminde beslenme, üzerinde önemle durulması gereken bir konudur. Annenin günlük tükettiği besinlerin çeşit ve miktarı, vücut depo düzeyi, psikolojik durumu gibi etmenler süt miktarını ve kalitesini etkilemektedir. Emzirme dönemi; günlük enerji, alınması gereken sıvı, protein, vitamin, mineral, temel ve eser element ihtiyaçlarının arttığı bir dönemdir. Emziren annenin salgıladığı sütteki enerjinin önemli bir kısmı yediklerinden sağlanır. Buna bağlı olarak bu dönemde annenin kişisel farklılıklarına (kilo, boy, fiziksel aktivite durumu vb) göre enerji ihtiyacı artmaktadır.

Annenin kendi dokularının korunması, sütle bebeğe geçen proteinin bebeğin doku oluşumu için kullanılması amacıyla annenin yeterli ve kaliteli protein tüketmesi gereklidir. Her gün 1 adet yumurta ve 100-150 gr yağsız et (tavuk, balık, hindi vb.) veya 1 porsiyon kuru baklagil yemeği tüketilmesi önerilmektedir. Balık tüketiminin haftada ortalama 2 kez olmasına önem gösterilmelidir.

Emzirme döneminde tüketilen yağ miktarı kadar çeşidi de önemlidir. Anne doymuş (margarin, tereyağı gibi katı) yağlardan kaçınmalı, doymamış (zeytinyağı, kanola, fındık, mısır özü, soya, ay çiçek gibi sıvı) yağları tercih etmelidir. Ayrıca çok fazla yağ içeren (pasta, kaymak, krema, mayonez gibi) besinler tüketmemeli, yemekler ızgara, buğulama, haşlama, buharda ve fırında pişirme yöntemleri ile hazırlanmalıdır.

Emzirme döneminde kalsiyum ihtiyacı artmaktadır. Yeterli kalsiyum alamayan annelerde kemiklerde yumuşama şeklinde beliren osteomalasi sık görülür. Artan kalsiyum ihtiyacının karşılanması amacıyla kalsiyum yönünden zengin olan süt, yoğurt ve peynir belirtilen miktarlarda ve düzenli olarak tüketilmelidir. Bu dönem de kalsiyumdan zenginleştirilmiş süt ve ürünleri de tüketilebilir. Hatta doymuş (kötü) yağ alımını azaltmak adına süt ve türevlerinin yarım yağlı hatta yağsız (light) alternatiflerinin tercih edilmesi daha sağlıklı olacaktır.

Özellikle hamilelik ve emzirme dönemlerinde sık karşılaşılan bir sorun da demir eksikliğidir. Emzirme döneminde vücudun demire olan ihtiyacı artar. Anne sütüyle bebeğe geçen demir bebeğin demir depolarının dolması ve kan yapımında kullanılması açısından önemlidir. Buna bağlı olarak bu dönemde anneler demir içeren besinleri düzenli tüketmelidirler. Et ve et ürünleri, yumurta, yağlı tohumlar, kuru baklagiller, kuru meyveler, demir içeriği yüksek besinlerdir, günlük beslenmede düzenli tüketilmesinde yarar vardır. Ayrıca demirin emilimini azaltan çay, kahve ve gazlı içecekler yemeklerle birlikte içilmemeli, demirin emiliminin artırılması için ise C vitamini içeriği zengin besinler portakal, mandalina, domates, maydanoz, yeşilbiber gibi besinlerle beraber tüketilmelidir.

Emzirme döneminde ihtiyaç duyulan vitaminlerin karşılanması için düzenli ve dengeli beslenilmeli, vitamin ve mineral yönünden zengin olan sebze ve meyveler diyette her öğün olmalıdır. Vitamin tabletleri tek başına insan vücudunun tüm vitamin ve mineral ihtiyacını karşılamaktan uzaktır, dengeli ve yeterli bir beslenme programına ek olarak alınabilirler. Ek vitamin-mineral tabletleri doktora danışılmadan alınmamalıdır.

Emzirme döneminde süt oluşumu sırasında sıvıya ihtiyaç artmaktadır. Artan sıvı ihtiyacının karşılanması amacıyla her gün 10-12 bardak (2.5-3 lt) su içilmelidir. Salam, sosis, sucuk, hazır çorbalar gibi gıda katkı maddesi içeren hazır besinler mümkün olduğu kadar az tüketilmelidir. Çay, kahve yerine ıhlamur, papatya, kuşburnu gibi bitki çayları içilmelidir. Fazla tüketilen çay, kahve ve gazlı içeceklerden bebeğin sütüne geçen kafein bebeğin sağlığını olumsuz yönde etkiler, yemeklerle beraber içildiğinde demir emilimini azaltmaktadır. Ayrıca iyotlu tuz kullanılması son derece önemlidir.

Sigara ve alkol kullanılmamalıdır. Hazır meyve suları ve gazlı içecekler yerine %100 veya taze sıkılmış meyve suları, ayran, limonata, aşırıya kaçmadan bitki ve meyve çayları tercih edilmelidir. Yenilen kuru baklagiller, lahana, turp gibi besinler bazı bebeklerde gaz sıkıntısı yapabilir. Eğer bebekte böyle bir durum gözlemlenirse bu besinlerden uzak durulmalıdır. Ancak herhangi bir sıkıntı yaşanmıyorsa haftada 2 kere kuru baklagil yemeği yenilmelidir.

Hamilelik Deyince Akla İlk Gelen Aşermek


Bazı uzmanlar yiyecek aş ermelerinin ‘vücudun bilgeliğini’ yansıttığına inanır; vücudun ihtiyaç duyduğu besin ögelerinin sinyalini verdiğiniz düşünürler. Bir yiyeceği çok istediğinizde, kendinize gem vurmayın ama ılımlı olmaya gayret edin.

Akşam yemeğinizi yediniz hatta kendinizi Hala tok hissediyorsunuz, evdeki herkes uyuyor ve siz güzel bir film izliyorsunuz. Buraya kadar her şey normal ancak bir anda canınız çikolata çekti. Bütün hafta oldukça sağlıklı beslendiğiniz veya tatlı yemekten kaçındığınız aklınıza geldi ancak bu durum isteğinizde bir değişiklik yaratmadı. Her geçen saniye çikolataya daha çok aş eriyorsunuz  Direnmeniz boşuna, birkaç dakika sonra kendinizi elinizde bir paket çikolatayla televizyon karşısında bulabilirsiniz. Paketin sonuna geldiğinizde suçluluk, pişmanlık duymanız olasıdır.
Bazı uzmanlar yiyecek aş ermelerinin ‘vücudun bilgeliğini’ yansıttığına inanır; vücudun ihtiyaç duyduğu besin ögelerinin sinyalini verdiğiniz düşünürler. Örneğin, çikolata aş ermek  vücudun daha fazla antioksidana ihtiyaç duyması olabilir. Bununla birlikte aslında bir kase dolusu kırmızı üzüm, çikolataya oranla daha yüksek antioksidan sağlar ancak çoğumuz üzüm yerine çikolatayı tercih ederiz.

Psikolojik mi fizyolojik mi?
Aş ermenin psikolojik mi fizyolojik mi olduğuna dair çok uzun zamandır araştırma yapılmakta ancak her iki durumunda etkili olabildiği görülmektedir. Örneğin, küçükken hasta olduğumuzda annemizin yapmış olduğu tavuk suyu çorba bizi iyileştirmeye yeter. Büyüyünce de hasta olduğumuzda psikolojik olarak anne eli değmiş tavuk suyuna çorbanın işe yaracağını düşünürüz. Her yiyeceğe aş erebiliriz ancak genelde bunlar pek de besleyici olmayan yiyeceklerdir ve bu durumlarda psikolojik faktörler muhtemelen fiziksel ihtiyaçlardan daha etkilidir.

Ilımlı olun
Peki kaçamak yapıp kendinizi suçlu hissederseniz ne olur? Çok sıkı diyetler uygulamak veya diyetteyseniz bazı grupları kısıtlamak aş ermenin tavan yapmasına neden olur ve kendinizi kısır bir döngünün içinde bulabilirsiniz. Bazıları başarılı olabilir ancak genelde kaçınma daha da güçlü bir istekle sonlanır. Aş erilen yiyecek ciddi bir sağlık riski oluşturmadığı sürece (yüksek tansiyonu olan birinin tuzlu yiyecekler aş ermesi gibi) bu isteği gidermek ancak bunu ılımlı bir şekilde yapmak daha iyidir. Bazen yüksek kalorili ve yağlı yiyeceklerden minik miktarlarda tüketmek kendinizi kontrol etmenize yardımcı olabilir. Daha sağlıklı bir yaklaşımsa, aş ermeyi sezerek önceden tatmin etmektir. Örneğin bir kadın menstrüasyon öncesi her zaman tatlı aş eriyorsa bunu kan glikoz seviyelerini yükselten nişastalı besin tüketimini artırarak azaltabilir. Doğal şekerler açısından zengin olan meyvelerden tüketmek de tatlı ihtiyacını karşılayabilir.

Eğer çikolata erişemiyorsanız elinizin altında bitter çikolata bulundurun. Bitter çikolatadaki fito kimyasallar, kalp hastalıklarını önleyici etki gösterir. Çikolata paketlerindeki etiketleri okumayı unutmayın, kakao oranı yüksek olanları seçmeye özen gösterin.

Aşırı istekle başa çıkmanın yolları
* Yiyecek aş ermeleri genelde kısa sürelidir. 20 dakika dayanabilirseniz, bu isteğinizin geçtiğini görebilirsiniz.
* Aş erme durumunda diğer alternatiflere yönelin. Cips yerine yağsız patlamış mısır olabilir. Sert ve gevrek bir şeyler mi canınız çekiyor? O zaman meyve kurularını deneyin. Tatlı mı istiyorsunuz? Elmayı fırınlayıp üzerine tarçın eklemeye ne dersiniz?
* Ara öğünlerinizi planlayarak aş ermeleri önleyebilirsiniz, çalışma masanızın çekmecesinde, arabanızda ve çantanızda mutlaka sağlıklı atıştırmalıklar taşıyın.
* Aş ermelerinizi not edin. Örneğin günün hangi saatlerinde yiyeceklere aşeriyor-sunuz, ne kadar uzun sürüyor ve nasıl başa çıkıyorsunuz? Aşermeleriniz hakkında notlar tutmak, ilerideki günler için size ışık tutacaktır ve kontrol edilebilirliği sağlayacaktır.

Zayıflamanın Püf Noktaları


Diyetisyenlere göre fazla kilolardan kurtulmak; gerçekçi hedefler koymak, yaşam tarzını değiştirmek ve zayıflamayı takıntı haline getirmemekle mümkün.

Zayıflama amaçlı diyet programı uygulamak, kilo fazlası olan, hayatında kalıcı beslenme değişiklikleri yapmak ve kilo vermek isteyenler için en iyi yöntem.

1-ARA ÖĞÜN VÜCUDU ÇALIŞKAN KARINCA YAPIYOR

Beslenme uzmanlarının üç ana öğün dışında üç ara öğün yapılmasına yönelik ısrarı, vücudun tembelleşmesini önleme amacından kaynaklanıyor. Diyet programı uygulayan kişiler ara öğünleri gereksiz buluyor ve yapmamakta direnebiliyor. Oysa ara öğün yapmak kişi, masa başı iş de yapsa vücudun kıtlık sinyali almasını, dolayısıyla yağları depo olarak tutmasını engelliyor. Ara öğün yapanlarda metabolizma daha hızlı çalışıyor. Masa başı işi de yapılsa vücut enerji harcamaya devam ediyor. Yağlardan enerjiyi kullanıyor. Ara öğün-süz bir diyette vücut kıtlık sinyali alıyor, ihtiyacı olan enerjiyi kaslardan karşılıyor.

2-SADECE KALORİ HESABI YETMEZ, İÇERİK HESABI DA ÖNEMLİ

Beslenme uzmanı gözetiminde diyet yapanlar, yiyeceklerinin kalorisini öğrenince öğlen ve akşam yemeklerin kalorisini hesaplayıp, bu kaloriye denk dondurma, tatlı ya da başka yiyecekler tüketmeye çalışıyor. Böyle yapınca da denge bozuluyor. Öğlen yemeğinin kalorisini hesaplıyorlar. O kalorinin yerine dondurmayı, pastayı koymaya çalışıyorlar. Sağlıklı beslenme diyetinde salata, et, ekmek var, yoğurt var. Bu yiyecekleri tüketince protein, karbonhidrat, yağ alınmış oluyor. Tüm besin grupları dengelenmiş oluyor.

3- HAZIR DONDURMANIN CAZİBESİ DE ÇOK KALORİSİ DE

Hazır dondurmaların kalorisi çok yüksek olduğundan tüketilmemesinde yarar var. Tatlıyı ve dondurmayı çikolata, fındık, fıstık soslarıyla tüketmek vücuda bol bol şeker ve yağ alınmasına yol açıyor. Bunun yerine arada sırada sade dondurma tüketmek hazır dondurma tüketmekten daha yararlıdır.

4- EN ÇOK ERKEKLER SABOTE EDİYOR

Zayıflama amaçlı olarak beslenme ve diyet uzmanlarınca kişiye özel olarak hazırlanan beslenme programları, kişinin sağlık koşulları, günlük beslenmesi, yaptığı iş, stres düzeyi de göz önünde bulundurularak planlanıyor. Kadınların diyetini sabote eden nedenlerin başında erkeklerin tavırları geliyor. Erkekler eşlerine ya da sevgililerine, diyet yaparken genellikle yardımcı olmuyor. Onun yerine ‘bir tanecik tatlı yemekten bir şey olmaz, ‘kepek ekmeği yeyince ne oluyor, onun da kalorisi var!’, ‘hiç pilavsız hayat olur mu?’, ‘bu kebap da yenilmez mi?’ gibi cümleler kurarak zayıflama diyetinin amacını ortadan kaldıracak engellemelerde bulunuyor. Eğer diyet yapan kişi yemek yemeyi çok seviyor ve zorlanıyorsa, bu tavırların sürekli gün içinde tekrarlanması, şirket arkadaşlarının çevresindeki başka kişilerin de destek olmaması nedeniyle diyet programı başarısız olabiliyor.

5- BİR AROMALI KAHVENİN KALORİSİ ÖĞLE YEMEĞİNE DENK

Sıcak havalar soğuk içeceklerin tüketimini de artırıyor. Ancak yemek konusunda olduğu gibi içecek konusunda da aşırıya kaçmamak önemli. Sade kahvenin kalorisi çok az, ancak kahve karışım halinde olunca, çeşitli aromalar, kremalar katılınca 560 kaloriyi buluyor. Çoğu zaman beslenme uzmanları sadece öğle yemeğinde yaklaşık 500 kalori tüketilmesini istiyor. Bu durumda öğle öğününün kalorisi tek bir kahveden alınmış oluyor. Ayrıca fazladan yağ ve şeker de depolanıyor.

6- ETİKET OKUYARAK ŞEKER VE YAĞDAN KAÇMAK MÜMKÜN

Diyet yaparken en çok yanıldığımız konular arasında light ürünler geliyor. Bu ürünlerin etiketlerinin iyi okunması gerekiyor. Diyet çikolatalar ve meyveli sodaların dikkatli tüketilmesi önem taşıyor. Diyet çikolatanın şekeri azaltılıyor, ama çikolata tadı verilebilmesi için yağı artırılıyor. Sade soda yerine meyveli soda daha fazla şeker alınmasına yol açıyor.

7- AZ SU İÇMEK ÖDEM YAPIYOR

Su içmek vücutta biriken fazla suyun dışarı atılmasını sağlıyor. Yaz aylarında en çok rahatsızlık veren konular arasında vücuttaki ödem geliyor. Bu ödemi önleyici unsurların başında az kafein tüketmek, yeterince su içmek yer alıyor. Günde 2-2,5 litre su tüketimi sağlıklı beslenmenin ayrılmaz bir parçası olarak kabul ediliyor.

8- DIŞARIDA TÜKETİLEN YİYECEKLER ŞİŞMANLIĞI ARTIRIYOR

Zayıflama diyeti uygularken diyetisyenin verdiği listeye uygun beslenmek gerekiyor. Toplu yerlerde pişen yemekler, dışarıda tüketilen yiyecekler her zaman evdekinden daha yağlı yapılıyor. Eğer canınız, makarna ve pilav çektiyse dışarıda katı yağla ya da içeriğini bilmediğiniz bir yağla yapılmış pilav veya makarnayı tüketmektense evde zeytinyağıyla yaptığınızı yemek daha doğrudur.

9- DİYETİ SIK BOZMAK METABOLİZMAYA ZARAR VERİYOR

Zayıflamanın da sağlıklı beslenmenin de temel kuralı kararlı olmaktan geçiyor. Kararlılık yoksa diyet programı da başarısız olmaya mahkum oluyor. Sürekli diyet programını bozup bozup yeniden başlamak, istikrarlı bir şekilde uygulamamak zayıflamaya neden olmayacağı gibi kilo alınmasına da sebep olabiliyor.

10-ŞEKERLİ VE ASİTLİ İÇECEKLER YAĞLANDIRIYOR

Bir kutu kolada 25 küp şeker var. Bu yüksek şeker içeriğini bir bardak suda kullansak o içilemez hale gelir. Bu nedenle kolalı içeceklerdeki şeker, asit içeriğiyle birleşince içilecek hale geliyor. Diyet kolanın kalorisi düşük ama yapay tatlandırıcı kullanıldığından dolayı inselin direncine neden oluyor. Diyet kola ayrıca kafein içeriği sebebiyle vücutta ödem oluşturuyor. İçinde birçok katkı maddesi de bulunuyor.

Bebeğin İhtiyacı Olan Her Şey! Doğum Öncesi ve Sonrası


Bebeğiniz için alışverişe başlarken her gördüğünüzü almak yerine en çok kullanacaklarınızı göz önünde bulundurmalısınız.

Özellikle ilk yıl bebeğiniz çok hızlı büyüyeceğinden bir bakmışsınız ki yıl içinde kıyafetlerinden birçoğunu sadece bir ya da iki kez giymiş, bir daha giydirmek istediğinizde de kıyafetler küçük kalmış. Bu duruma düşmemek için gelin önerilerimize bir göz atın:

Bebeğiniz dünyaya gelmeden önce almanız gereken temel belli başlı kıyafetleri şu şekilde sıralayabiliriz;

Fanila: 
Fanila mutlaka bebeğinizin dolabında olmalı. Göbek bağı düştükten sonra bodyler den de giydirebilirsiniz. Hem bebeğinizin bezini de sabitleyeceği için belki daha rahat kullanabilirsiniz. İlk başta 3’lü paketlerden bir tane bulundurabilirsiniz, memnun kalırsanız ekleme yapmak kolay.

Önlük:
Önlüksüz bir dolap düşünülemez. Hem gündüz hem gece kullanacağınız için yedekli olmak da fayda var.

Eldiven:
 Az ama öz birkaç tane olmalı. Bebekler kendilerini tırmalarlar  bu durum hemen hemen her bebekte görülür. Bunu önlemek için de bebeğinize dilerseniz eldiven giydirebilirsiniz, şart değil tabii ki.Tulum: Anneler özellikle de kış aylarında ise tek parça kıyafetleri bebekleri daha sıcak tuttuğu düşüncesiyle daha çok tercih ederler. Rengarenk tulumlar alabilirsiniz, değişimler esnasında elinizin altında olacak kadar almanız ilk etapta yeterli olur, hediye olarak da çok tercih edildiklerinden fazla almayın.

Çorap patik:
Oldukça kullanışlı olduklarından elinizin altında 2 ya da 3 tane çorap patik olması yeterli olacaktır. Bebeğinizin çoraplarının üzerine giydirebileceğiniz için fazla sayıda almanıza gerek yok, bebeğinizin ayakları çabuk büyüyeceğinden küçük kalma olasılıkları yüksek.

Bere- şapka- yelek:
Bunlar için vazgeçilmez demek hiç de yanlış olmayacaktır. Uykudan uyanan bebeğiniz için yelek oldukça kullanışlıdır, bereyi hem evde hem dışarıda aynı şapka gibi rahatlıkla kullanabilirsiniz. Yaz ve kış hiç fark etmez sadece kışın yün yazın pamuklu olmalarına dikkat etmelisiniz.

Tüm bunların dışında zaman içerisinde mevsimine göre ve ihtiyaçlarınız doğrultusunda bebeğinize birçok kıyafet alacaksınız hiç şüphesiz. Önemli olan kullanışlı olmaları ve bebeğinizin rahat etmesi.

Doğum Lekelerine Evde Yapabileceğiniz Pratik Maske Tarifleri

Bir armudun kabuğunu soyup, yumuşak tarafıyla yavaşça ovarak cildinize masaj yapmanızın lekelere iyi geleceği belirtiliyor.


Doğum Sonrası Çatlaklar İçin Maske 

Badem Yağı, Kakao Yağı, Kayısı yağı, Kantaron Yağı, Zeytin Yağ, Çörek otu Yağı .. Birebir ölçülerle karıştırın. Ve uygulayın.
Not: Doğum çatlakları daha çok ilk 1 yıl içinde tedavi edilmelidir. 

Gebelik sırasında çatlak oluşumunu engellemek için özellikle yemek sonrası karnınıza sürün.

Cilt Çatlakları İçin Maske 

Kakao yağı, Gliserin yağı, Keten yağı birebir oranda karıştır. Çatlayan kuruyan bölgelere uygula…

Badem yağı, Saf Zeytin yağı, Çörek otu yağı birebir oranda karıştır. Çatlayan kuruyan bölgelere uygula…


Kantaron yağı, Kayısı yağı, Melisa yağı birebir oranda karıştır. Çatlayan kuruyan bölgelere uygula…

Gebelikte Yüz Maskesi 

-Sabah akşam, hatmi suyuyla ya da bu bitkinin yaprak ve çiçeği demlenmesiyle yıkayın (bir fincana üç tutam)
-Ak huş ağacı öz suyuyla emdirilerek pamuk ve benzeri şeylerle kompres yapın.
-Geceleri ezilmiş çilekle yerel kompresler de faydalıdır.

Doğum Lekeleri İçin Maske 

Kullanılacak Malzemeler: 
-Bir çay kaşığı tarçın
-Bir çay kaşığı zencefil
-1 yumurta akı

Bir çay kaşığı tarçın, bir çay kaşığı zencefil ve bir yumurta akı temiz bir kapta iyice karıştırılır. Lekeli bölgelere her gün uygulanabilir.


Doğum Sonrası Lekeleri İçin Maske 

Bir çay kaşığı tarçın, bir çay kaşığı zencefil ve bir yumurta akı temiz bir kapta iyice karıştırılır. Lekeli bölgelere her gün uygulanabilir.

Cilt Çatlakları İçin Maske 

Kakao yağı, Gliserin yağı, Keten yağı birebir oranda karıştır. Çatlayan kuruyan bölgelere uygula…
Badem yağı, Saf Zeytin yağı, Çörek otu yağı birebir oranda karıştır. Çatlayan kuruyan bölgelere uygula…

Hamile Hanımların Karın Çatlamasını Önlemek İçin Maske 

Elma Yağı Ve Badem yağını eşit miktarda karıştırıp her gün hafifçe sürün.
Eşit miktarda badem yağı, havuç yağı, buğday özü yağı, kakao yağını karıştırıp üzerine 1 limon kabuğunu rendeleyin. Karışımı vücudunuza uygulayın.
Çilek yağı ve susam yağını eşit miktarda karıştırıp her gün karın bölgesine uygulayın.

4 Kasım 2012 Pazar

Bebeklerde Gaz Sancısının Nedenleri Ve Çözümleri


BEBEKTE GAZ SANCILARI

Gaz sancıları olmasaydı; bebekleri büyütmek, sanırım, çok daha kolay ve keyif verici olurdu. Saatlerce süren, bitip bitip tekrar başlayan, yırtınırcasına ağlayan bebeklerin bu durumuna dayanabilmek, hele hele gencecik, deneyimsiz bir anne için çok zor olsa gerektir. Ancak annelerin unutmaması gereken bir nokta da; bugüne kadar gaz sancısı nedeniyle zarar görmüş bir bebeğin görülmemiş olmasıdır. Burada hemen söylemem gerekir ki; bebeklik dönemindeki ağlamaların hepsinin nedeni de gaz sancıları değildir.

Bunlar ;

  • Açlık 
  • Diş çıkarma 
  • Kulak ağrısı 
  • İshal 
  • Başka sebeplerle oluşan barsak spazmları
  • İdrar yolu enfeksiyonları 
  • Popo (anüs) çevresindeki yara ve çatlaklar 
  • Pişik 
  • Pamukçuk 
  • Gizli veya belirgin fıtıklar 
  • Ağız ve dişeti sorunları 
  • Vücudun herhangi bir yerindeki kırıklar 
  • Bazı sinirsel hastalıklara eşlik eden ağlama tipleri... 
  • Bunları ayırt etmek için mutlaka çocuk hekiminize danışmanız gereklidir. 


Gaz sancıları;
zarar verici olmayan, belli bir süre ile sınırlı fizyolojik bir olay olduğuna göre belirgin bir tedavisinin olması da beklenemez. Bu durumda kesin tedavi etmekten çok gazı azaltıcı bir takım önlemler ve davranış biçimleri içine girmemiz gerekmektedir:

Öncelikle bebeğin gaz sancısı dışındaki herhangi bir sebepten dolayı ağlamadığını tespit etmemiz gereklidir. En çok karıştığı durum olan açlık'tan ağlayıp ağlamadığını saptamak kolaydır. Anne sütünü verdiğinizde susuyorsa sebep açlıktır. Yok eğer susmuyorsa her ağladığında inatla anne sütü veya mama veriliyorsa, sırf bu yüzden gaz sancısı daha da artabilir. Sık sık ve düzensiz beslenen çocukların gaz sancıları daha da artabilir. Hele hele erken dönemde başlanan ek gıdalar bu tabloyu iyice dramatikleştirir.

Bebeklere şekerli su verilmesi, emziklerin bala veya pekmeze batırılarak verilmesi, çok erken aylarda nişastalı gıdalara başlanması, meyva ve meyva sularının gereğinden çok verilmesi veya meyvaların olgunlaşmamış olması da gazı artırır.

Gereğinden fazla su içirilen veya tam tersi yeterince su verilmeyen bebeklerde de gaz fazla olur.

Uzun süre açıkta kalan yiyecekler (özellikle süt ve sütlü yiyecekler), iyi temizlenmemiş şişe-kaşık ve emzikler, uzun süre kapağı kapatılmamış şuruplar (vitaminler, antibiyotikler, ateş düşürücü-ağrı kesiciler) de basit mikrobik kirlenmeler nedeniyle gaz yapabilirler.

Altının uzun süre ıslak bırakılması, bulunduğu ortamın aşırı sıcak veya soğuk olması, uzun süre aynı konumda yatırılması da gazı artırabilir.

Bebeğin kundaklanması, hareket kaabiliyetini sınırlayan kuşaklarla sarılması da gazı artırabilir.

Annenin beslenmesinin gaz oluşumundaki rolü sanıldığı kadar belirgin değildir.

Anne ve babanın sakin, hoşgörülü ve sevecen olması çok önemlidir.

GAZLI BEBEKTE NELER YAPILABİLİR? 


  • Anne ve babanın sakin olması, bebeğe şefkatle ve güvenle yaklaşması 
  • Aşırı sıcak veya soğuk ortam oluşturulmamalı, 
  • Dar ve sıkıcı veya üst üste giysiler giydirilmemeli, 
  • Besinler hazırlanırken hijyen (temizlik) kurallarına uyulmalı, 
  • Bebekler hep aynı pozisyonda yatırılmamalı, yan olarak veya karın üstü yatırılmalı (karın üstü yatırılırken bir kişinin bebeğin yanından ayrılmaması gerekiyor), 
  • Karnına ve ayaklarına ılık bezler konulmalı, 
  • Her beslenmeden sonra en az yarım saat ve en az iki kere "Gark" edene kadar gazı çıkartılmalı, 
  • Bebeğe okşayarak ve severek güzel sözler söylenmeli, 
  • Sinirsiz olduğu bir zamanda bebeğe uygun masaj yapılmalı, 
  • Gereğinden fazla emdirilmemeli, gereksiz yere ek besinler verilmemeli, 
  • Rezene çayı ve anason verilebilir. 
  • Doktorunuza görünmeli ve onun önerilerine uymalısınız